İstanbul Sözleşmesi'nin Hukukumuzda Uygulanması

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla, İstanbul Sözleşmesi, 11.05.2011 tarihinde Türkiye tarafından imzalanmış olup 24.11.2012 tarihinde onaylanmıştır. Sözleşmede yer alan yürürlük maddesi gereği Ağustos 2014 yılında ise yürürlüğe girmiştir. 

Sözleşme; kadına yönelik şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir tezahürü olduğunu ve bu güç ilişkisinin erkekler tarafından kadınlar üzerinde tahakküm kurulmasına ve kadınlara yönelik ayrımcılık yapılmasına yol açtığını ve kadınların ilerlemelerinin önünde engel olduğunu, cinsiyete dayalı şiddet ile kadınların, erkeklerle karşılaştırıldığında zorla ikincil bir konuma sokulduğunu kabul etmekle bu durumun etkin şekilde engellenmesi ve önlenmesi amaçlarıyla, taraf devletlerin uygulaması gereken tedbirleri, gerçekleştirilebilecek düzenlemeleri, cinsiyete dayalı şiddete yönelik eylem içeren davranışlar sergileyen faillere uygulanacak yaptırımları kapsamlı olarak düzenlemektedir. 

Sözleşme’de kadınlara yönelik sözlü, yazılı ya da başkaca şekilllerde gerçekleştirilen fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel her türlü ayrımcı davranış ve şiddet biçimi hakkında kapsayıcı düzenlemeler yapılmış olmakla birlikte Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına dair Sözleşme’nin 1. Maddesinde yer alan ‘’… on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.‘’ düzenlemesi ile uyumlu olarak ve çocukları da kapsam dışı bırakmamak amacıyla 18 yaş altındaki kız çocuklarının İstanbul Sözleşmesi kapsamına dahil olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Sözleşme hükümlerinin toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya siyasi olmayan görüş, ulusal veya sosyal köken, azınlık, mülkiyet, soy, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık durumu, sakatlık, medeni hal, göçmen veya mülteci olma durumları ve benzeri herhangi bir ayrım gözetmeksizin uygulanmasını güvence altına almaktadır. 

Sözleşme’nin taraf devletlerce uygulanmasına ilişkin olarak ‘’Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı uzman eylem grubu’’ – GREVIO adı altında bir oluşum öngörülmüştür. Sözleşmenin tarafı olan devletler, sözleşmenin etkin şekilde uygulanabilirliğine katkı sağlamak amacıyla sözleşme konusuna ilişkin olan hukuki ve başkaca tedbirleri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri aracılığıyla GREVIO’ya sunar. Buradaki usul, GREVIO’nun belirlediği aralıklarda, devletlerin; GREVIO tarafından kendilerine gönderilen soru formuna dayalı olarak hazırladıkları raporları sunmaları ve raporun sunulması sonrasında Taraf devlet temsilcileriyle birlikte raporların incelenmesi şeklindedir.

Uygulamada GREVIO, Sözleşmenin yürürlüğe girmesinin ikinci yılında, Mart 2016’da ülkelerin ilk raporlarını hazırlamaları için soruları göndermiş ve Türkiye ilk resmi raporunu 2017 yılı Temmuz ayında iletmiştir. Devlet tarafından gönderilen rapor dışında, ülkedeki kadın kuruluşlarınca gölge raporlar da gönderilmiştir. 

GREVIO, yaptığı inceleme sonucunda 15 Ekim 2018 tarihinde Türkiye hakkındaki ilk Değerlendirme Raporu’nun açıklamıştır. Bu raporda Türkiye’nin Sözleşme’nin uygulanması konusunda yerine getirdiği ve eksiklik bulunan hususlar açıklanmıştır.

Sözleşme ile ilgili olarak asıl önemli unsur; cinsiyete dayalı şiddet ve toplumsal düzen içinde ağırlıklı olarak kadınların maruz kaldıkları cinsel, psikolojik, fiziksek ve ekonomik şiddet karşısında devletlerin yapmakla yükümlü olduğu düzenlemelerin somutlaştırılmasıdır. İstanbul Sözleşmesi’ni 2019 yılında 34 devlet onaylamış olmakla birlikte burada asıl incelenmesi gereken, Türkiye’de Sözleşme ile güvence altına alınan hakların ne şekilde korunduğudur. Bu kapsamda öncelikle Sözleşmenin genel itibariyle taraf devletlere yüklediği yükümlülükler ve Türkiye bazındaki uygulama şu şekildedir:

İstanbul Sözleşmesi’nin taraf devletlere yüklediği yükümlülüklerden bazıları şunlardır:


Bu uygulamalar Sözleşme’deki şekliyle taraf devletlere ciddi yükümlülükler yüklemektedir. Bu kapsamda Türkiye’deki mevcut düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir. 

Türkiye İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ve onaylayan ülke olmakla birlikte Sözleşme’nin yürürlük maddesi gereği 10 ülkenin onaylamasının ardından, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.  08.03.2012 tarihinde kabul edilerek yayınlandığı tarih olan 20.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 Sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun ile de Sözleşme’de yer alan birtakım yükümlülükler yerine getirilmiştir. Ancak uygulamaya ilişkin olarak hala yerine getirilmeyen, hızlı ve etkin şekilde uygulanması gereken ciddi yükümlülükler bulunmaktadır. 

Bu kapsamda Sözleşme’de yer alan yerine getirilmesi gereken önemli birtakım düzenlemeler şunlardır:


Kısaca özetlemek gerekirse, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi - İstanbul Sözleşmesi ile 81 maddeden oluşmakta ve Türkiye’deki uygulamalardaki temel eksikliklerden bahsedilen, yukarıda sayılan korumalar dışında mağdurlara; şiddet içeren davranışların gerçekleşmesi öncesinde önleyici olarak, şiddet sırasında acil koruma sağlanarak ve şiddet sonrası mağdurların hayatlarını düzenlemelerine destek olacak güvenceler ile kadına yönelik cinsiyete dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü şiddete yönelik olarak kapsamlı şekilde planlamalar yapılmasını ve Sözleşme’ye taraf devletlerin de yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamaya çalışılmaktadır.

Ancak uygulamada ülkemizdeki somut durumdan ve kısaca bahsedilen uygulamaya dair sorunlardan görüldüğü üzere, Sözleşme ile yapılması öngörülen koruma tam anlamıyla halen sağlanamamaktadır. Kadın kuruluşlarının bu yönde ciddi çalışmaları ve eylemleri mevcut olmakla birlikte uygulamadaki eksiklikler, her gün başka kadınların korunmaması, hayatlarının, yaşam haklarının güvence altına alınamaması tehlikesini doğurmaktadır.